Tam kan veya kana ait trombosit, eritrosit, plazma vs ürünlerin damar yolu ile ihtiyacı olan kişiye verilmesine kan ve kan ürünü transfüzyonu denir. İşlem, toplardamara sokulan küçük bir iğne ile yapılır. İşlem çok basit olmasına rağmen Komplikasyonlar ve bulaşıcı hastalıklardan yönünden bazı riskleri de yok değildir.
Tam kan, her birinin görevi farklı olan hücreler ve plazma adlı sıvıdan oluşur. Detaylı bilgi için Damarlarımızdaki Mucize: Kan başlıklı yazımızı okuyabilirsiniz.
Transfüzyon, eksilen tam kan veya bazı kan ürünlerinin yerine konması için yapılır. Her ne kadar tam kan nakli yapılabiliyorsa da modern tıptaki gelişmeler sayesinde sadece kanın eksilen kısmının yerine konması hem daha sağlıklı hem de ekonomiktir. Örneğin alyuvar nakli ile kanın oksijen taşıma yeteneği ve kapasitesi arttırılır. Alyuvar nakli pediatride en fazla prematüre bebeklerin anemisinde ve kanamalara bağlı kan kayıplarında uygulanır.
Nakil işlemi verilen kan ürünü miktarına bağlı olarak değişir ama genelde 1 ile 6 saat kadar sürer.
Nakiller hastane şartlarında yapılmalıdır ancak düşünürseniz savaşta cephe şartlarında bile yapılabileceğini tahmin edersiniz. Acil durumlarda her yerde yapılabilir.
Neden yapılır?
Kan kaybı: Mide kanaması ve ameliyat zorunluluğu gibi durumlar.
Kan yapımının bozulması: Mesela kemoterapide kemik iliği kan yapamaz olur.
Mevcut bir kan hastalığı veya kanama bozukluğunun komplikasyonlarından korunma: Mesela kronik böbrek yetmezliği veya orak hücreli anemide ya da ülkemizde daha sık görülen akdeniz anemisinde.
Kanın kaynağı neresidir veya kimdir?
Henüz sentetik kan üretilemediği için sadece vericilerden kan alınabilir. Sadece gönüllü vericilerden kan alınabilmekle beraber, erişkinlerde, kişi kendi kendine de kan verebilmektedir! (Meraklısına: Bu nasıl oluyor? İleride kendisine kan veya kan ürünü verilmesi gerekeceği bilinen bir hastalık varsa, kişi sağlam zamanında kan verip saklatır ve ileride bu kan kullanılabilir.)
Kan nakliyle bulaşıcı hastalık kapar mıyız?
Modern tıptaki son gelişmelerle gönüllü vericilerin hastalık taşıyıp taşımadığı son derece titiz çalışmalarla kontrol edilmektedir. Gönüllü vericilerin HIV, hepatit B ve C ile CMV virüs testleri yapılarak sonuçların temiz olduğu anlaşıldıktan sonra kan alınmaktadır. Üstelik bir gönüllü verici bir kez kan verdikten mesela 5-6 ay sonra tekrar kan vermek isterse bu virüs testlerinin tekrar yapılması zorunludur. Yine de kişilerin dikkatsizliklerinden kaynaklanan bazı hatalar her zaman her ülkede olabilmektedir; bundan dolayı kan nakli sisteminin tehlikeli ve çok korkunç bir şey olacağını düşünmek ve yaymak yanlıştır.
Kan nakil prosedürü nasıl işler?
Önce kan verilecek kişinin parmak ucundan birkaç damla kan alınır, kan grubu tayini yapılır. Sonra steril poşet içinde gelen aynı gruptan kan ile alıcının kanı arasında olumsuz bir etkileşim olup olmadığının anlaşılması için mutlaka cross-match denen bir işleme tabi tutulur. Cross-match ile bakılan nedir? Alıcının kanı ile vericinin kanı bir mikroskop camı üzerinde birer damla damlatılıp karıştırılır; normalde aynı kan grubundan olan bu kanlarda pıhtılaşma veya erime reaksiyonu olmaması gerekir. Bu reaksiyonun olup olmadığı mikroskop altında dikkatle incelenir. Kan grupları aynı olduğu halde subgrup uyuşmazlığı denen bir durumda kanda pıhtılaşma olabilmektedir.
Cross-match de yapıldıktan sonra hastanın büyük bir atardamarına kalınca bir iğne ile girilip buraya verilecek kanın poşetinden gelen serum hortumu takılarak nakle başlanır. Hepiniz bir şekilde serum takılışına şahit olmuşsunuzdur. İşte kan naklinde damardan verilen serum değil, kandır o kadar.
Nelere dikkat edilmelidir?
Nakil işlemi sırasında ateş, çarpıntı, tansiyon düşmesi, baş ağrısı, idrar renginde koyulaşma gibi reaksiyonlar olabilmekte; bunların her biri ayrı birtakım nedenlerden ileri gelebilmektedir. Nakil işlemini takip eden doktor veya hemşireler bu yönden bilgili ve tecrübeli olup yakından izlerler ve gerekirse ilaçla hemen tedaviye başlarlar veya kan naklini sonlandırırlar.