Öncelikle yazara emekleri için teşekkür ederim. İyi ya da kötü yorum olmaz derler o yüzden bu yorumumu yazmamda neden oluşturduğu için yazı zaten amacına ulaşmış durumdadır. Ancak bazı konuların atlandığı ya da birbirine karıştırıldığı düşüncesindeyim.
Organik ve doğal kelimeleri besin ve tarım endüstrilerinde sözlük karşılıklarından farklı olarak yasal nitelikleri de barındıran terimlerdir. O nedenle olay basit bir “computer-bilgisayar” örneği ile açıklanamaz. Doğal teriminin bahsi geçen endüstrilerdeki anlamı, “minimal işlem görmüş” demektir o nedenle aslında sağlığa zararlı olan bir madde bile (mesela alkol gibi) az işlem gördüğü için doğal olarak nitelendirilebilir.
Halbuki herhangi bir organik tarım ürününün bu ismi alabilmesi için, yine yazıda hiç bahsedilmeyen en az 3 senelik gebelik süresinden geçmesi gerekir ki bu dönem toprak mikro-organizmalarının yetişmesi ve olası kimyasal kalıntıların tamamen parçalanması için kritik önem taşır. Bir diğer dikkati çeken konu, organik tohumların genetiğiyle oynanmış tohumlarla karıştırılması. Organik tohumlar biyolojik çeşitliliği yok etmez tersine destekler çünkü organik tarım sahalarında çok daha fazla kuş ve örümcek yaşamaktadır. Halbuki genetiğiyle oynanmış tohumlar başka alanlara tozlaşma yoluyla bulaşma özelliğine ve çeşitliliği yok etme özelliğine sahiptir. Yazıda bahsedilen Arjantin ve Hindistan’da çiftçilerin başına gelen olaylar soya ve kanola bitkilerinde meydana gelen olaylardır ve bu iki tarım bitkisi genetik modifikasyonların en çok uygulandığı bitkilerdir. Zaten istatistiklere şöyle bir bakınca organik tarım uygulanan sahaların dünya tarım sahalarına oranının %1’den dahi az olduğu görülür. Bu durumda acaba hangi tarım daha yüksek tehlike içermektedir? Son olarak organik ve yerel konularına yorum yapmak istiyorum. Organik tohumların büyük çoğunluğunun çok uluslu şirketler tarafından verildiği doğrudur. Ancak bu organik tarım yapmamak için bir neden değildir. Birçok organik tarım destekçisi bas bas “hem organik hem yerel tarım” diye bağırmaktadır, Hindistan’da çevreci bir bayan bilim adamı sadece organik tohumların bulunduğu tohum saklama ambarları oluşturmaktadır ve bu uygulamalar bizde de yapılabilir. Organik olup olmama yerel olup olmama ile aynı şey değildir ve istenilirse hem organik hem de yerel tarım yapılabilir. Yazarın da bahsettiği gibi ekolojik pazarlar bu konuda atılan en büyük adımlardan birisidir ve muhakkak desteklenmelidir. Ancak organik tarımı A’dan Z’ye araştırmadan, toprak mikrobiyolojisi ve biyolojik çeşitliliğe yaptığı katkıları tam olarak bilmeden yazılan bu tür yazılar kanımca bu desteği azaltabilir. Organik Tarımı tam 22 farklı referanstan alınan bilgilerle anlatan “Neden Organik ” başlıklı yazım ekolojik ve yerel tarımı nasıl destekleyebileceğimiz konusunda okurlara ışık tutabilecek örneklerden birisidir kanaatindeyim. Böylesine önemli bir konuya yer verdiğiniz ve yorumumu dikkate aldığınız için teşekkür eder iyi çalışmalar dilerim.