Lenfoma, lenf organlarından veya lenf dokularından kaynaklanan bir kanser türüdür. Peki bu lenf dokuları nedir ve nerelerde bulunur? Her yerde! Nasıl yani? Boynumuzda, koltuk altı, kasık ve karın ile göğüs boşluğumuzdaki lenf düğümleri… Bademcikler, geniz eti vs… Dalak, ince bağırsak ve akciğerlerdeki lenf dokuları… Bu dokular arasındaki lenfatik kanallar… Lenf kanseri bu dokulardan kaynaklanan bir kanserdir. Bütün kanserler er ya da geç lenf dokularına yayılır ama lenfomalar bizzat bu dokulardan kaynaklanır.
Lenfomalar, içerdikleri özel bir kanserli hücre çeşidine göre iki çeşittir: Hodgkin ve Non-Hodgkin Lenfomaları
Hodgkin Tipi Lenfomalar
İşte yukarıda adı geçen kanserli özel bir hücre çeşidine sahip lenfoma türüdür. (Meraklısına not: Bu hücreye, onu keşfeden doktorun adı verilmiş: Reed-Sternberg hücresi)
Tümöre ait belirtiler
Boyun, kasık koltuk altı bölgelerlinde lenf düğümlerinde büyümedir. Eğer timüste büyüme olursa (Timüs, resimde de görüldüğü gibi göğüs kafesindeki bir lenf organıdır) bronşlara bası yaparsa öksürük ve nefes darlığı; kalp ve damarlara bası yaparsa dolaşım bozukluğu nedeni olur.
Nonspesifik belirtiler
Nedensiz ateşlenmeler (özellikle gece artan), aşırı terleme (dikkat: oldu olası terleyen bir çocukta değil, yeni başlamış aşırı terlemede endişelenin), iştahsızlık, kilo kaybı, döküntü ve kaşıntılar… (bu belirtileri okuyup hemen çocuğunuza lenfoma tanısı koymayın lütfen)
Non-Hodgkin Llenfomalar
15 yaş altında çocuklarda Hodgkin lenfoma çeşidinden daha fazla görülür. Lenfosit adlı bir lökosit çeşidinden kaynaklanan bir lenfoma türüdür. Lenfositlerin aşırı çoğaldığı bir başka kanser türü de ALL denen bir lösemi çeşididir ki bu iki hastalığın ayırımını yapmak güç olur. Ana fark şudur: Lenfomada kemik iliği tutulumu çok azken ALL’de yaygın kemik iliği tutulumu vardır.
Meraklısına Not: Non-Hodgkin lenfoma çeşitlerinin bazılarında (mesela Burkitt Lenfomasında) enfeksiyoz mononükleozis etkeni olan Ebstein-Barr virüsü partiküllerine rastlanmıştır. Bu da bu kanser türü ile EBV arasında bir neden-sonuç ilişkisi olabileceğini göstermektedir.
Lenfoma tanısı nasıl konur?
İlk iş, her zaman olduğu gibi hastanın hikayesinin ayrıntılı biçimde alınması ve muayene edilmesidir. Büyüyen lenf düğümünün büyüme nedeninin enfeksiyon olup olmadığının kontrolü gerekir. Bu amaçla basit bazı tetkikler yapılmalıdır: Tam kan sayımı ve kan hücrelerinin mikroskopta incelenesi gibi
Bu arada hastaya antibiyotik tedavisi başlanır. Ancak emin olunamazsa aşağıdaki tetkiklere başlanması da gerekecektir:
- Karaciğer ve böbrek fonksiyonlarını yansıtan kan biyokimyası testleri
- Batın ve büyüyen lenf düğümün bölgesinin ultrasonogafik görüntülenmesi
- Kemik iliği alınması
- Bel suyu alınması (Kanserin buraya yayılımının olup olmadığına dair kontrol için)
- Batın ve göğüs boşluğu tomografileri
- MR çekimi
- Sintigrafiler
- PET çekimi
Bu testlerle hastalığın lenfoma olup olmadığı; lenfomaysa yayılma derecesi saptanır ve evrelemesi yapılır. Evreleme ve hücre tipi tayini, kullanılacak ilaçlar, ışın tedavisi bölgesi saptanması vs için gereklidir.
Lenfomanın 4 evresi vardır: evre I: Kanser sadece bulunduğu lenf düğümü veya organ bölgesinde olup dışarı yayılmamıştır. Evre IV: Kanser yakın dokular dışında bir veya daha fazla organa sıçramıştır. (Evre II ve III bu iki evre arasıdır)
Lenfoma Tedavisi
Tedavi lenfomanın evresine göre değişir. Radyoterapi, kemoterapi çeşitli yoğunluk derecelerinde uygulanır.
Şifa olasılığı var mı?
Hodgkin ve Non-Hodgkin tanılı çocukların çoğu tam olarak iyileşebilmektedir. İyileşme olasılığı hastalığın evresi ilerledikçe azalmaktadır.
Evre I’de yakalanan lenfomaların iyileşme olasılığı %90’lardayken bu oran eve IV için %50’lere kadar iner.
Hastalığın tedavisi sırasında kullanılan ilaçlar ve ışınlar kemik iliğini baskılar, lökosit sayısı azalır ve bağışıklık sistemi çöker; enfeksiyonlara karşı savunma çok zayıflar; hastanın kendi bağırsaklarındaki doğal bakteriler bile ölümcül enfeksiyonlara neden olabilir. Aynı şekilde alyuvar sayısı azalır, kansızlık ortaya çıkar. Ama bu kansızlık basit bir demir eksikliği gibi değildir. Kan değerleri hayatı tehdit eden çok düşük seviyelere iner, kan dolaşımı bozulur ve solunum sıkıntısı bile ortaya çıkabilir; tedavi için kan nakli gerekebilir.
Son olarak kanda pıhtılaşmayı sağlayan trombosit denen (pulcuk) hücreler de azalarak ciddi kanamalarla hastanın hayatını kaybetmesine neden olabilir. Bunlar dışında, kemoterapide kullanılan ilaçların kalp, akciğer başta olmak üzere birçok organ üzerine yan etkileri vardır.