Burada beslenmede yapılan hatalar ve iştahsız çocuklar hakkında hem yaşadığım, gördüğüm hem de ailelerin yaşadıklarından derlediğim anıları paylaşmak istiyorum. Böylece her anıdan bir ders çıkarmak ve iştahsız çocuklarınızla baş etme konusunda yol haritası çıkarmak mümkün olur diye umuyorum.
1. Vak’a: Çocukla ilgilenmek sadece yemek yedirmek değildir
Burada olayın kahramanları boşanmış bir anne- baba ile ortak tek çocuk. Anne geç saatlere kadar çalışan büro işi yapmak durumundaki bir mühendis. Çocuk da okuldan anneyle beraber geliyor ve hemen mutfağa giriyorlar. Her akşam yemek yedirme savaşı var. Oysa baba haftada 1 kez çocuğunu görüyor ama her defasında sadece oyun oynayıp çocuğu ile kuduruyor, çocuk acıkınca da beraber ama sağlıklı gıda alınıyor!
Buradan alınacak ders: Annenin tutumunda çocuğunun sadece beslenmesine yoğunlaşmadan kaynaklanan bir hata var; oyun veya başka duygusal ihtiyaçlarına yönelmiyor. Baba ise çocuğun duygusal isteklerine yöneliyor, çocuk da acıkınca kendi yemek yeme becerisinde olduğu için kendi kendine ve ihtiyacı kadar yiyor. Çocuk aynı, tutumlar farklı; farklı tutumlara çocuğun tepkisi de farklı: Nasıl?
2. Vak’a: Ben bunu yemem!
Yıl 1970’ler… Burada olayın kahramanları, şimdi 40’larında olan hastamın babası (diyelim ki adı Ahmet olsun)ve amcası, yengesi. Yer Erzurum’un bir köyü. O zaman 7 yaşında olan Ahmet Bey amcasının evinde, köyde, yaz tatilinde. Baba İstanbul’da çalışıyor. Bir gün öğlen yemeğinde tavuk yemeği var, Ahmet “Ben bunu yemeyeceğim” diyor. Ama amcasından hiç beklemediği bir tepki görüyor: “Kalk sofradan defol”. Akşam kurt gibi acıkınca sofraya oturulduğunda amcası gene kovuyor, hatta sabah kahvaltıda da herkes yerken çocuk bakıyor. Düşünsenize, 1970’ler, Anadolu’da bir köy, Ahmet’in annesi kaynına bir şey diyemiyor… Ahmet en sonunda yengesi toprak fırında ekmek yaparken siniye dizili ekmeklerden çalarak açlığını yatıştırmak zorunda kalıyor.
Benzer bir şeyi kendi öz amcam, oğullarına yapardı. Yemek yemezlerse ara öğün yiyememeleri için mutfağı kilitlerdi. Şimdi oğulları atletik, iri yarı ve son derece sağlıklı iki delikanlı…
3. Vak’a: Şokellalı ekmek
Bir arkadaşımın evinde yemeğe davetliyiz. Allah sabır versin adamın çok haşarı üçüzleri ve bir de çok efendi 14 yaşında bir oğlu var. O zaman üçüzler yanlış anımsamıyorsam 4 yaşlarındalar. Yemekte ne varsa ellerinin tersi ile itelediler ve odadan odaya koşuşturmaya başladılar. Bir de baktım ki her birinin elinde birer şokellalı ekmek, tıkınıyorlar. Ne zaman mutfağa girdiler de ekmek dilimleyip şokella sürdüler sizce? Burada kimin hatası var? Anneleri çocukların aç kaldığını düşünüp hesapta “kıyamıyor”. Oysa kıyıyor değil mi? Kekle börekle çocuklar doyuyor ama beslenmiş olmuyor. Tıkanıyor, doyuyor, evet aç kalmamış oluyor ama beslenmiyor değil mi?
Aç bırakmak ne demek?
Düşünsenize evinizde yiyecek her şey var, çocuklarınız da çok istekli ama siz yedirmiyorsunuz. İşte budur aç bırakmak… O zaman hastasınızdır demek. Yemek yemediğinde aç kalmasıysa, yememenin sonucunu yaşamasına fırsat vermektir. Sıcak suya elinizi sokarsanız ne olur? Yanarsınız… Yemezseniz de aç kalırsınız. O kadar
4. Vak’a: Tüp bebek örneği
Uzun yıllar evli kaldıkları halde bebekleri olmamış ve sonunda tüp bebek yöntemiyle çocuk sahibi olmuş bir ailenin bebeğinde de benzer sorunlar yaşandı. Anneyi bebeğin bir sağlık sorunu olmadığına, zorlamadan sadece yol göstererek bu işi çözebileceğine ikna ettim… Zamanla yavaş yavaş anne de sorunun kendinde olduğunu fark etti; gevşedi, bebeğin de anneye güveni geldi. Kendi istediği zaman kendi istediği kadar, az ve sık veya sadece öğün sırasında ve kendi istediği kadar yemek yiyeceğini, aksi taktirde aç kalacağını denedi ve öğrendi. Buna yaşayarak tecrübe etme diyoruz.
5. Vak’a: Beslenmeyi takıntı haline getiren anne
Uzun süre anne sütü alan bir bebekten bahsedeceğim bu kez. Anne E. Hanım. Kızını 2 sene emzirdi, bu süre boyunce ek gıdalara geçtikten çok uzun süre sonra bile bebek yemezse emzirme yoluna gitti. Özellikle 9 ay – 1 yaştan sonra anne sütünün karnını kısmen doyuracağını ama gerçek anlamda yeterli olmayacağını defalarca anlattık. Her defasında cevabı aynıydı: “Ama çok iştahsız doktor beeeey” 2 yaş civarında bir vizitte ne dedi inanamazsınız: “Eh, artık ısrar etmeyim ben de….” Çocuğun iştahı birden açılıverdi nedense… Çünkü yemek yememeyi anneyle ilişkide bir araç haline getirmişti…
Benimle ilgilenin yaaa!
En başta da yazdığım gibi çocukla ilgilenmek sadece yemek yedirmek değildir. Eğer çocuk yemek yemeyerek ilgi çektiğini fark ettiyse zaten ilk raundda yandınız demektir. Yemek yerse sofra toplanacak ve ilgi sona erecek… Hadi yaaa, yemezlerrrr.
Ne yapmalıyız?
Burada vurgulanması gereken en önemli nokta iştahsızlığın bir hastalıktan kaynaklanmadığının ispatı gerektiğidir. Farkına varılmayan bir demir eksikliği anemisi, idrar yolu enfeksiyonu, gastrit, reflü veya çölyak gibi bir hastalık varsa öncelikle hastalığa yönelinmelidir. Hasta bir çocuğa, anlattığımız yöntemleri uygulamaya kalkmak yanlış olur. Boy ve kilo ölçümleri yapılıp büyümesinde geri kalma olmadığı saptanırsa, bazı tetkiklerle kan sayımı vs normal bulunursa anlattığımız yöntemleri denemelisiniz. Yine de bir değişiklik olmuyorsa doktorunuza psikoloğa mı yoksa bir gastroenteroloji ve beslenme uzmanına mı gitmeniz gerektiğini danışın.
İştah açıcılar ve vitaminler
Birçok meslektaşımızın iştah açması için sık sık vitamin verdiğini görüyorum. Vitaminleri ben de reçeteliyorum ama iştah açmak için değil yemediğinde vitaminsiz kalmasın diye. Ancak ülkemizde iki antialerjik ilaç var ki yan etki olarak iştah açabiliyor. Burada isimlerini vermek istemediğim bu ilaçların kullanımıyla ilgili kafama takılan sorularım olmuş ve bir kongrede bir gastroenteroloji profesörü hocama sormuştum. Cevap çok tatmin ediciydi: “Çocukta kronik bir hastalık yok, anne babada psikolojik sorun yok, anne ve baba tüm klasik ve modern yöntemleri uyguladığı halde çocuk hala yemiyorsa her çocuğun bu ilaçlardan 1 ay kullanma hakkı olduğunu düşünüyorum.”
Afiyet olsun.